Yeme içme üzerine
Gazeteciliğin kimilerine göre en eziyetli, bana göre ise en keyifli yönlerinden biri de çok geziyor olmamız. Bazen haftada iki üç kent ya da birkaç ülke gezebiliyorsunuz. Genelde hep koşuşturmayla geçiyor. Ayağımız yere değmeden döndüğümüz çok oluyor. Ama zaman buldukça da gittiğimiz kentleri tanımaya çalışıyoruz. Tarihiyle, kültürüyle, eğitim kurumları ve mutfağıyla...
Son bir hafta içinde Ankara, Bursa ve Yozgat'a gittik. Ankara'da ne bulursanız onu yiyorsunuz. İlle de şurası diye öne çıkan bir yer yok gibi. Tavsiyeyle gittiğimiz yerlerden de memnun kalmadık. Yozgat'da ise Testi Kebabı'ndan başka bir şey yok gibi. Arabaşı Çorbası'nın ise adı var, kendi yoktu.
Bugün bu yazıyı yazmama neden olan lokanta ise Bursa'daki Hayat Lokantası. Yolunuz eğer bir gün Bursa'ya düşerse ne iskender kebap yiyin ne de başka bir arayışa girin. Hayat Lokantası eski garajın tam karşısında. Ulubatlı Hasan Bulvarı'nda. Tek öğün hizmet veriyor. Daha çok sulu yemekler var. Yemekler 11:00 gibi hazır oluyor. Servis 14:30-15:00 gibi kapanıyor. Akşam saatlerine kalırsanız, tencere dibi dahi bulamazsınız. Çünkü hemen her şey anında tükeniyor.
Temiz bir esnaf lokantası. Mönü yok. Mustafa Usta, o gün en taze neyi bulursa onları alıp pişiriyor. Zeytinyağlılar daha soğumadan tükeniyor. Tatlısından, çorbasına, pilavından tandır kebabına, sebzeli yemeklerinden ara sıcaklarına kadar her şey çok farklı. Ağız tadıyla bir yemek yemek isterseniz, hani o annenizin yemeklerinden, günü birliğine bile Bursa'ya gidip gelmeye değer...
Özetin özeti: Huzur kadar ağız tadı da çok önemli. Onları bozmaya çalışanlara müsaade etmeyin...
Abbas Güçlü / Milliyet, 25 Kasım 2007