Sinağrit Baba
“Cehennem Nişanı”nda beş sandaldık. Güzel bir Ocak akşamı… Hava lodos… Denize kırmızı rengin türlüsü yayılmış. Çok kaynamış ıhlamur rengindeki hayvan, geniş, ölü dalgalar. Sandallar ağır ağır sallanıyor, oltalar bekliyor, insanlar susuyor.
Otuz sekiz kulaç suyun altındaki derin sessizliğe, dibindeki dallı budaklı kayalara yedi rengin en koyusu girer mi şimdi. Sinağrit baba döner mi avdan. Pırıl pırıl, eleğimsağma rengi pullarıyla ağır ağır, muhteşem, bir İlkçağ kralı gibi zengin, cömert, asil ve zalim mantosu ile dolaşır mı kim bilir. Altını, zümrüdü, incisi, mercanı, sedefi lacivertliğin içinde yanıp yanıp sönen sarayını özlemiş, acele mi ediyordur.
Kurgusuyla, anlatımıyla ve verilen mesajlarıyla edebiyat tarihimizin en güzel örneklerinden olan bu öyküyü bir şekilde okuma fırsatı bulamamış olanlara aşağıdaki bağlantıyı sunuyoruz.